Göksun, Kahramanmaraş, 21-26 Haziran 2022
Geziye Katılanlar: Anıl Alyanak , Muhammed Enes Avukat, Beliz Aydın , Selin Erman, İbrahim Öğütcü.
Hayal edin bir gezidesiniz ve etrafınız dik yamaçlar , zirvesi göğü delen dağlar, sonu gözükmeyen yollar, uçurumun kenarında mağaralar, serbest atlayış yapıp hayatta kalan telefonlar var, evet evet hayal etmeye devam edin çünkü bunlar daha yolculuğumuzun başı.
Yeni bir gün ve yeni yolculuklar diyerek günüme başladım. Açıkçası heyecanlıydım çünkü bu benim ilk araştırma gezimdi ve mağara ihbarları için Maraş’a gidecektik, neler yaşayacağımı çok merak ediyordum o yüzden bir an önce okula gidip hazırlıklara yardım edip yola koyulmak istediğim için kamp çantamı son bir kez kontrol edip yola çıktım. Normalde kamp çantasıyla okula gitmek benim için çok yorucu ve zorlu olurdu çünkü Avrupa yakasına kadar ağır çantamı taşımam gerekirdi ama bu sefer çantamın nerdeyse çeyreğini doldurdum çünkü gezi yalnızca beş kişilikti ve mağara ekipmanlarını da çantalarımıza koymak zorundaydık o yüzden çantam çok hafif bir şekilde yolculuğuma başladım ama erken sevindiğimi şimdi daha net anlıyordum çünkü kulüp odasında eşyaları çantalara koyduğumuzda herkesin çantası eşek ölüsü kadar ağır olmuştu ve kafalarda tek soru vardı “Biz bu çantaları Maraş’a kadar nasıl taşıyacaktık?” , en azından benim kafamdaki en büyük soru. Neyse ki Üsküdar’a kadar bize yardım edecek iki babayiğit vardı. Tabi Oğuzhan metroda bize veda etti ama Nehir sağ olsun Üsküdar’a kadar sarı mağara çantalarından taşıdı. Hareme akşam dokuz civarlarında ulaştık ve Ankara istikametli otobüsümüz saat 22.30’da yola koyuldu. Ankara Aşti Otogarına 04.45 gibi vardık ve Göksun’a otostop serüvenimiz tam burada başladı. Uzun bir yoldu ama ekip çok sağlam olduğundan her otostop için el kaldırdığında bir araç dururdu. Şaka şaka bir otostop için 2 saate yakın beklediğimiz bile oldu fakat bu hikaye ileriki zamana ait. M.Enes, İbo ve ben, Beliz ve Anıl’dan ayrılarak biraz daha ilerideki yerden otostop çektik ve abiler bizi ilerideki bir benzincinin oraya bıraktı. Mükemmel zamanlama nedir bilir misiniz, durun size anlatayım bizim üçlü ekip yeni bir otostop için kolları sıvamıştı ve kısa süre içinde yeni bir araç bulmuştuk tam ona binip yola devam edecekken hemen arkamıza bir araç park etti ve bilin bakalım araçtan kim indi, tabi ki Beliz ve Anıl. Non stop otostop diye buna denirdi. Yine beş kişilik bir ekip olmuştuk ve yola birlikte devam ettik. Buraya tüm otostop hikayelerini yazmak isterdim ama destan yazılacağı için sizlere minik açıklamalar şeklinde sunacağım:
Bir abimiz şirket aracıyla bizi alıp sonra fabrikanın yakınında bizi indirdi ve tırıyla geri gelip aktarmalı bir şekilde yola devam ettik. Bitti mi, tabi ki hayır, sonra abi bir arkadaşını aradı ve Kırşehir’e kadar abinin arkadaşı ile devam ettik, işte buna mükemmel aktarma denirdi.
Kırşehir’de ekibin yeniden ayrılması gerekiyordu ve birbirimizi Göksun’a kadar son görüşümüz oldu. İşin ilginç yanı önce M.Enes, İbo ve ben yola koyulmuştuk fakat Beliz ve Anıl bizden dakikalar sonra yola çıkmasına rağmen bizden önce Göksun’a ulaştılar. Bizim ekip şansızlıkları ile saatlerce otostop bekledi ama eninde sonunda Göksun’a mantı teklifleri ve güzel ikramlarla ulaştık. Bizden önce gelip Maraş kontağı Hüseyin abi ile buluşan Beliz ve Anıl ile sonunda buluşarak mağaranın olduğu Meryemçil bölgesine doğru yola çıktık. Araç belli bir yere kadar çıkabildiği için geri kalan yola sırtımızdaki ağır çantalar ile devam etmek zorundaydık.
Yorucu 3 saatin ardından hala mağaranın yakınına gelememiştik ve karanlık çökmüştü, biz de ilk kampı mecburen kurduk.
Burada ufak çaplı bir sorun meydana geldi, Hüseyin abi mağaraya bakmak için bizden ayrılıp tek başına gidip 45 dakika ortalardan kaybolunca onu aramak üzere ekip oluşturduk, tam yola koyulacakken karanlıklarından içinden bir ses “Yanlış yaylaya gitmişem.” Neyse ki sağ sağ salim geri gelebilmişti. Ertesi gün kampı hızlıca toplayıp mağaranın bulunduğu yere doğru yürüyüşümüze devam ettik ve en sonunda mağaranın yakınında kampı kurmayı başardık. Biraz dinlendikten ve kampı kurduktan sonra mağaranın ağızına gittik. İtiraf etmek gerekirse ilk başta mağaranın kenarına tüneyip bir süre kıpırdayamamıştım çünkü mağara ağzı direkt yamacın kenarındaydı ve bir ayak kaymasıyla öteki dünyaya tek yönlük bilet sağlardı. Beliz, M.Enes, İbo ve Anılın mağara ağzında sanki kenarda dik bir yamaç yokmuşçasına bir ceylan gibi sıçramalarını izleyerek bir süre oturdum. Tabi bir süre sonra ortama alışınca ben de mağara ağzında daha rahat hareket ederek döşemenin nasıl yapıldığını öğrenmeye çalıştım.
Hüseyin abinin mağaraya girme ısrarları ve bizimkilerin döşemeyi bitirmeye çalışmaları ile geçen bir iki saatin sonunda İbo mağaranın derinliklerine doğru döşemeyi tamamlamak üzere yola çıktı. Sonra M.Enes, İbo’ya yardım için mağaraya girdi, belli bir süre sonra İbo çıktı bende ölçüm ve toplama için hazırlanıp mağaraya giriş yapacaktım ta ki o olaya kadar… Anıl bana mağaraya girmem için yol gösterirken bir anda bir şeyin düştüğünü gördüm, tabi mağarada hala Enes vardı ve taş diye bağırmalıydık ama herkes ölüm sessizliğine bürünmüştü ta ki İbo’nun taş diye bağırarak herkesi kendine getirmesine kadar. Düşenin ilk başta bir karabina olduğunu sanmıştım ama kafamı kaldırıp Anıl`ın suratına baktığımda Anıl`ın telefonunun mağaraya serbest atlayış yaptığını fark etmiş oldum. M.Enes alttan ben iyiyim seslenişleri ile bizi bilgilendirirken biz Anıl`a bakıyorduk. Yapacak bir şeyin olmadığını anladığımda yeni bir görev ile mağaraya indim ‘Anıl`ın telefon parçalarını getirmek’. ( Olay anı için saniye 0.27, link: https://www.youtube.com/watch?v=0OpVnRAvCA4 )
Etrafıma bakmama rağmen hiçbir parçasını bulamamıştım telefonun. Enes sadece arka kapağını bulmuştu ve telefonun geri kalanı ortada yoktu. Bizde işimize devam ettik ve M.Enes’in yönlendirmesi ile mağarayı ölçmeye başladım. Bizi durduran şey mağarada yankılanan telefon bipleme sesiydi. Enes direkt bana bakarak “Mağaraya telefon mu soktun?” dedi, bende hayır deyince hemen etrafa bakıp 45 metreden düşmesine rağmen çalışan o cesur ve çetin telefonu aradık. Sonunda bulduğumuzda telefon kısmen de olsa çalışıyordu. Bu yüzden mağaranın adını Anıl`ın telefonu şerefine Huawei koymak istedik. Her ne kadar mağara adı Yukarı Meryemçil olsa da gayrıresmi adı Huawei Düştü’dür.
Yukarı Meryemçil`in yakınında bulunan Aşağı Meryemçil`e yeterli suyumuz olmadığı için mecburen yarım bırakıp kampa geri dönük. Akşamı, Anıl`ın telefonu konulu espriler ile bitirdik. Buradan Huawei yetkililerine sesleniyoruz telefonu gerçekten çok sağlam yapmışsınız çünkü sabah telefonun alarmı ile uyandık tabi bir de etrafımızı sarmış koyun sürüsüyle.
Haziranın 24. günü bizler için çok güzel başlamıştı. M.Enes’in yiyemediği için yakındığı tonbalığı, koyun sürüleri arasında istilaya uğramak…
Nereden bilebilirdik ki günün devamının karanlık olacağını. Uyanıp çadırları topladıktan sonra dağdan aşağı inmek için çobanın “Yarım saate aşağıda olursunuz” dediği yolu kullanmak üzere saat 10.30 civarı hareket ettik, 20 dakikanın sonunda ise karşımızda doksan dereceyi zorlayacak dik yamaçlar vardı. Enes yamacın kenarına oturmuş kara kara buradan nasıl ineceğimizi düşünüyordu ya da ben öyle hayal ettim ve yanına oturup aynı soruyu kendime sordum, tabi bunun cevabını inmeye başlarken öğrenebilirdik. İlk zamanlarda pek sorun yoktu, hala dik yerlerden ayağının kayması sonucu “yirmağa gideyrumm” durumu vardı ama moraller çok düşük değildi, bir şekilde inebiliyorduk. Tabi bir iki saatin sonunda artık dizlerim sızlamaya, sırtım ağır çantadan dolayı yanmaya başlamıştı ve ineceğimiz yolu hala ufukta görememiştik. Saatler sonra yanımızda içebileceğimiz bir su bile kalmamıştı ama yardımımıza çamura bulanmış bir kar kütlesi yetişti. İlk başta çok pis diye yemeyecektim ama susuzluğum ve yorgunluğum ağır basınca karı yemek zorunda kaldım ve bu kararım beni gelecek 2 saat için hayata bağladı. Aradan geçen 3 saatin sonunda çantalarla inemeyeceğimiz dik bir yamaç vardı. Enes`in parlak fikri ile ilk önce Beliz aşağı inecek sonra Enes çantalara ip bağlayıp aşağı sarkıtacaktı. Plan kusursuz görünüyordu ta ki Enes`in, Beliz’in çantasına ipi yanlış bağlaması sonucu çantanın uçurumun kenarına kadar sürüklenerek düşmesini izleyene kadar. Beliz’in kızgın bağrışları eşliğinde diğer çantaları daha doğru şekilde indirdikten sonra artık asfalt yolu ufukta görebiliyorduk. Hala uzun bir yolumuz vardı ama en azından hedefi görebildiğimiz için bir nebze de olsa rahatlamıştık tabi yine erken konuştuğumu bastıran sağanak yağmurdan anlamıştım. Aradan geçen zorlu, tehlikeli, susuzluk dolu, ıslak ve ölüm kalım anının çok olduğu 5 saatin sonunda artık Hüseyin abinin arabasının yanındaydık ve bu kutlu anı ölümsüzleştirdik.
Sıçana dönmüş halimizle araca bindik ve ıslak kıyafetlerimizi değiştirmek üzere abinin evine gittik. Evde Hüseyin abinin ailesi yoktu ve geldiklerinde beş çamurlu ve ıslak kişinin evlerinin ortasında kendileri kadar pis çantaları ile işgaliyle karşılaşacaklardı. Akşam 10à doğru Ortatepe’de yeni kampımızı attık. Beliz ve Anıl mağaranın lokasyonunu öğrenmek üzere keşfe çıktılar. Grubun geri gelmesiyle ertesi sabaha Zembilikuyu mağarasına inmek üzere yattık.
Sabah hafif bir yağmur sesiyle uyandım ve güne Beliz’in özel tarifli kahvaltısı ile başladık.
Geçen günün acı ve ızdıraplarını vücudumdan hala atamasam da psikolojik olarak yeni bir mağaraya hazırdık. İbo mağarayı döşemek üzere giriş yaptı. İlk girdiğinde gayet temizdi fakat çıkışı öyle olmadı maalesef. Tabi bunla da olay bitmiyor, İbo mağaranın yukarısından doğal bağlantı alırken sarıldığı oluşum koparak yere düşmüş . İyi ki Enes 2 dakika önce kafama bir şey düşmesin diyerek kenara çekilmiş yoksa sonu çok iyi bitmezdi. Neyse ki ikisi de yara almadan bu olaydan kurulmuşlar . Sonra , ilk Beliz ve Anıl mağarayı ölçmek üzere aşağı indiler tabi “Burası boookkk kokuyooor “ bağrışları eşliğinde . Onlar aşağı indikten sonrada ben de toplama yapmak üzere indim ve gerçekten inerken burnumu direği sızladı, neyse ki koku duyum bir süre sonra işlememeye başladı, burada insan vücudunun geliştirdiği adaptasyonun nasıl işe yaradığını görmekteyiz. Pis ve uğraştırıcı toplamanın ardından mağaranın ağızında Nurhaka nasıl gidebileceğimiz tartışıyorduk ve günün sonunda ulaşım sıkıntısı ve bazı yanlış anlaşılmalar nedeniyle orada ki mağaraları başka bir gezide araştırılması üzerine bıraktık. Kampa bok kokuları eşliğinde inerken günümüzü güzelleştiren bir olay meydana geldi , kampın hemen yakında olan taş evin sahipleri geçen gece gelmiş ve bizleri akşam çaya davet ettiler. Tabi davete icabet etmek bize düşeceği için hemen kabul ettik fakat bir sorun vardı, insanların yanına bu halimizle nasıl gidecektik. Sağ olsun halimize acıyıp evlerinin arkasında ki çeşmeyi kullanmamıza izin verdiler de bir nebze de olsa temizlenebildik ve akşam tekrar gelmek üzerine çadırlara çekildik. Bir saatin sonunda deodorantların yarısını üstümüze boca ederek kapılarının önündeydik. Çay zamanı Anıl’ın bruh moment yaşaması ile daha da renklenerek geçmişti, kısaca bahsetmek gerekirse Anılın bir daha kimsenin kızına yaş sormamak üzere yemin ettiğine adım gibi eminim olabilirim. Akşamın sonunda çadırlara doğru yola koyulduğumuz esnada bu gezi boyunca tanıştığım en kibar insanlar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdim.
26.06.2022
Güzel bir sabah uyanarak güne başladık. Ortatepede ki kamp alanımızı toplayım Hüseyin abinin bizleri almasını bekledik. Daha sonra kahvaltı yapmak üzere, bizim de artık benimsediğimiz mekan olan Akoy’a gittik, burada daha önce topu 2,50 tl olan Maraş dondurması yemiştik ve gerçekten çok lezzetliydi, neyse hem cebe uygun hem de şahane bir serpme kahvaltı yaptık . Tabi Hüseyin abinin getirdiği Maraş’ın yerel lezzetlerini de denemeyi es geçmedik.
Daha sonra Hüseyin abinin demesiyle başka bir yerde Kızılin ve Tantıini adında mağaralar varmış. Bizde ihbara bakmak üzere yola koyulduk. Kavşuk’da yol alırken, yolumuzun üstünde çok berrak ve temiz bir nehir vardı, bizde mola vererek su ihtiyacını giderdik daha sonra ihbarı veren yerel insanlar ile buluşup mağaraların bulunduğu yere doru yolumuza devam ettik. Ne yazık ki Tantıini mağarası oradaki maden ocağı nedeniyle ağızı toprak ve kayalar ile örtülmüş, bizde yakınındaki Kızılin mağarasında şansımızı denemek üzere devam ettik. Neyseki bu mağaranın ağızı sadece dallar ile kapanmıştı. Hemen temizleme aşamalarına geçildi ve mağaranın ağızında bulunan ve tehlike arz eden sıkışmış büyük kayaları Herkül kuvveti ya da sarı kolanın gücü ile Enes parçalamaya başladı. Daha sonra Beliz ve diğerlerinin yardımı ile kayayı düşürmeyi başardılar. Üzüldüğüm tek konu, mağaranın içine girmek için bu kadar uğraş vermiştik fakat mağara en fazla 15-17 m çıktı. Bu yüzden toplamaya ve ölçüme girmek yerine Beliz ve Enes, benim yerime hızlıca işlerini yapıp çıktılar. Geri dönüş yolunda Hüseyin abinin başka mağaralar da var ısrarlarına rağmen hem zihinsel hem de fiziksel açıdan çok yorgun olduğumuz için araştırmayı burada bırakıp daha uygun bir zamanda tekrar gelmek üzere anlaştık. İki günümüz boşa çıktığı için plan olarak Nevşehir’e gitme kararı aldık ama karanlığın çökmesine az bir vakit kaldığı için otostopla gitmeyi ertesi güne bırakmak mecburiyetinde kalmıştık. Göksun’da nerede konaklayacağımızı tartışırken Hüseyin abi işe el koyarak direksiyonu kendi evine çevirdi, bizde el mahkum geceyi Hüseyin abinin evinde geçirdik. Tabi elimiz boş durmasın da bir işe yarayalım diye evin tamire ihtiyaç duyulan kısımlarını düzeltmeye başladık. Resimlerde Enes, Anıl ve İbo’nun her eve lazım mühendislik harikası çözümünü görüyorsunuz;
Gecenin ilerleyen saatlerini Hüseyin abi ve ailesi ile değişik olaylar silsilesi içinde geçirdik, olayların ayrıntılarını maalesef buraya sığmaz ama bir pedin emiciliği ve titanyum bilekliğin gücünü asla küçümsememeniz gerektiğini söyleyebilirim.
27.06.2022
Hüseyin abinin eşinin ısrarlarıyla kahvaltı yapıp Nevşehir’e doğru yolculuğumuza başlamak üzere kolları sıvadık. Hüseyin abinin, biz otostop bulamadıkça, “Hadi bu gün de bizde kalın.“ ısrarlarından güçlükle kurtulup yola revan olduk ve böylece zorlu ama bir yandan da eğlenceli ve dolu bir araştırma gezisinin de sonuna gelmiş olduk. Bundan sonra ki Nevşehir macerasını başka bir gezi yazısında yazmak üzere sağlıcakla kalın….
Gezi Yazısını Yazan: Selin Erman
Düzenleyen: Buse Bomin
